Amerikalılar nasıl kandırıldı ?
Bu muhteşem belgeselin gerçek adı Fahrenheit 9/11 bence Amerikalılar nasıl kandırıldı, yada İnsanlar nasıl kandırıldı veya bütün dünye nasıl kandırıldı olmalı, ne demek istediğimi izleyince anlıyacaksınız. Yapıldığı tarihte büyük ses getiren ve getirmeyede devam eden bir yapıt.
Her ülkeye lazım. Evet, her ülke sinemasına bir Michael Moore lazım. Belki de Amerikan tarihinde bir başkana ve hükümetine yapılmış en cesur eleştiri, en cesur yanıt ve kuşkusuz en iyi araştırma Fahrenheit 9/11.
11 Eylül'ün ilk olarak en çok Amerikan halkını etkilediği muhakkak. Her ne kadar bombalar Amerika'yı sarsmış olsa da 11 Eylülde bütün dünyanın yerinden sıçradığı da kesin. Tüm dünyada, sağolsun artık uydular var, herkesin birebir şahit olduğu bir dehşet günüydü 'İkiz Kulelerin Yıkılışı'. Tüm haber kaynakları, bütün televizyonlar dünyanın en ücra köşesine bile New York'ta yaşanan dehşeti yaşattı. Belki terörizmin en büyük darbesi değildi bu ama herkesin şahit olduğu yıkıcı bir cevaptı Amerikan hükümetine. O güne kadar az buçuk haber bültenlerinden, gazetelerden duyduğumuz, en fazla birkaç yüz kişinin ölümüyle sonuçlanan terör olaylarının zirvesiydi 11 Eylül, tabi batıdan bakıldığında. Dünyanın öbür yüzünde, ortadoğuda ise, terörün her gün en yakınınızın canını yaktığı bir ülkede yaşıyorsanız eğer, bambaşkaydı her şey. Tabi Moore'un esas yaptığı tüm bunları anlatmak değil, herhalde bu kadar geniş çaplı bir belgeseli yapabilmek de mümkün değil.
Michael Moore kendine özgü tarzıyla 11 Eylül sonrası Amerika'nın neler yaşadığına değiniyor. Bu olayın yol açtığı savaşın gerçek nedenlerine. Birebir hedefi de tabi ki koca bir devletin, nam-ı diğer dünyanın süper gücünün başında olan adam, George W. Bush. Önce dört yıl öncesine Bush'un zafer gecesine gidiyorsunuz. Başkanlık seçimleri bitmiş, oylar sayılıyor ve tüm televizyon kanalları ilan ediyor, yeni başkanımız Al Gore. Her nedense bir tek Fox televizyonunda haber farklı geçiyor ve Florida'nın kazanılmasıyla Bush başkan ilan ediliyor, ortalık bir anda karışıyor. O dönem Amerika'daki seçimleri takip etmişseniz hemen hatırlıyorsunuz, evet o gece tuhaf bir şeyler olmuştu. Bush sadece bir eyaletle, o da yüze yakın oy fazlasıyla başkan olmuş ve Amerika birbirine girmişti. Seçime hile karıştığı ilan edilmiş, Afrika kökenli Amerikalıların oy kullanılmasına engel olunduğu, seçim listelerinin değiştirildiği, kısaca Bush'un başkan olmaması gerektiği tartışılmıştı.
İşte Moore buradan başlıyor yeni Bush devrini anlatmaya. Amerikan kanunlarına göre Kongre'nin seçimlere itiraz edebilmesi için yazılı dilekçenin altında en az bir senatörün imzası olmalı, tabi ne oluyor, Bush'un senatörlerinden hiçbiri dilekçelerin altına imza atmayı kabul etmiyor ve hala şaibesini koruyan bir seçim sonrası Bush başkanlık koltuğuna oturuyor. Başkanlığın devralınacağı gün Washington tarihinin en büyük protestolarından birini yaşıyor ve ilk defa bir başkan klasik seremoniyi uygulayamadan apar topar Beyaz Saray'a kuruluyor. Ondan sonrası süt liman.
11 Eylüle kadar Bush mesaisinin yarısını tatil yaparak geçiriyor. Moore'un buraya kadar yaptığı esprili anlatım muhteşem. Bu adam dünyaya belgeselleri yeniden sevdiren adam olacak herhalde. 11 Eylül gününü fazla uzatmıyor Moore. Ne yıkım görüyorsunuz, ne kuleler ne de uçaklar. Üç beş insanın yüz ifadesi size günlerden ne olduğunu hatırlatmaya yetiyor. Aynı dehşeti bir daha yaşatmayan ve duygu sömürüsüne varmayan bu anlatım Fahrenheit'a yakışıyor. Ondan sonra neler mi oluyor? Hükümet bir an evvel asılacak adam arayışına giriyor ve Suudi Arabistan'ın en zengin ikinci ailesinden Bin Ladin'lerin veliahdı Usame uygun bulunuyor. Tabi bu arada herkesi garanti altına almak lazım, yarının ne getireceği belli olmaz, tüm uçuşların yasaklandığı Amerikan hava sahasından birkaç uçak yükseliyor ve Bush'un emriyle Amerika topraklarında yaşayan tüm Bin Ladinler ülke dışına çıkarılıyor, aman ne olur ne olmaz. Ya CIA falan bu adamları sorgulamaya başlarsa, kimin ne bildiği belli mi olur.
Amerika Afganistan'ı işgal ediyor, savaş aylar sürüyor, Afgan kadınları bir anda özgürleşiyor ama Usame'den haber yok. Bush bu konuyu da açıklıyor başkan olmanın getirdiği sorumlulukla, "Ben artık o adamı umursamıyorum". Çünkü yeni hedefleri var büyük başkanın; Irak ve Saddam Hüseyin. Usame yapacağını yapmış zaten, ne demiş atalar; ölmüşle olmuşun arkasından konuşulmaz, şimdi bu adamı yakalasak ne olacak ki? Biz artık geleceğe bakmalıyız, olmuşları unutup olabileceklerle ilgilenmeliyiz. Ortadoğu'da Saddam diye bir adam var, Irak'ta bilirsiniz. Petrolü bol diyorlar, eh benim de bir sürü petrol şirketiyle ortaklığım var, bir de savaş çıkarırsam, düşünsenize ortağı olduğum silah şirketlerini! Ve Moore'un dediği gibi, o güne kadar Amerika topraklarında tek bir terör eylemi gerçekleştirmemiş bağımsız bir ülkeye savaş açılıyor. Altında yatan sebepler mi? İşte Michael Moore tüm bunları çok çarpıcı belgelerle teker teker anlatıyor ve sonunda da biz bu adama bir kere güvendik, aynı hatayı bir daha yapmayalım diyor.
Moore'un ortaya koyduğu belgelerden hiçbirinden bahsetmek istemiyorum. Çünkü hem benim aklımda kalan yarım yamalak bilgiler kafa karıştıracak hem de bu denli iddialı bir çalışmaya hakaret olacak. Söylemek istediğim tek bir şey var; şu anda yanı başımızda hala devam eden işgal ve savaş sadece Amerika'nın ve Irak'ın derdi değil. Orada yaşanan kaostan, karşılıklı olarak kaybedilen canlardan da bahsetmek istemiyorum. Bugün Ortadoğuda dünya tarihine kara bir leke olarak geçecek bir suç işleniyor, bu günleri yaşayan herkesin tarihinde yer alacak bir suç. Moore'a tek bir noktada katılmıyorum, bu adama oy vermiş ya da vermemiş olsun, sadece Amerikan halkı kandırılmadı, hepimiz kandırıldık ve tüm dünya bu kurgu savaşın kayıplarını az ya da çok yaşıyor.
Son olarak, Oscar'da tek bir favorim var, Michael Moore ve Fahrenheit 9/11. Isısı düşündüğümden daha yüksek bir belgesel bu. Eğer Cannes Film Festivali'nde bulunmuş olsaydım bu belgeseli ayakta yirmi dakika alkışlayan seyircilere canı gönülden katılırdım. Sakın kaçırmayın. Dünya dönüşü olmayan bir süreçte, arka perdesini bilmek herkesin hakkı.
beyazperde.com
Fahrenheit 9/11
Yapım Yılı : 2004 Süre : 122 DK
Belgesel,Dram,Komedi,Savaş,Tarih, Oyuncular : Ben Affleck, Britney Spears, Michael Moore, Ricky Martin, George W. Bush, Konu : “Fahrenheit 9/11” Akademi ödüllü film yapımcısı Michael Moore’un, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde fırtınalar koparan ve koparmaya devam edecek gibi görünen çarpıcı ve sarsıcı yeni filmi.“Bowling for Columbine” filmiyle aldığı harika eleştiriler ve kazandığı büyük popüler başarıdan sonra, Moore, kendine özgü mizah tarzı ve ısrarcı tutumu ile Bush hükümetinin dış politikası hakkında korkusuz bir araştırmaya girişti. Ender görüntüleri, uzmanların ifadelerini ve kendisine özgü zor sorulara verilen cevapları birleştirerek avını gerçekleştirdi. Film bu günlerde Amerika’nın karşı karşıya olduğu en ateşli konuları ele alıyor. Michael Moore, 9/11’deki Suudi Arabistan bağlantısını görmezden gelip, Irak’la savaşa balıklama dalan George W.Bush ve yakın çevresine kuşkucu bir yaklaşımla yöneliyor.
xn--trkedublaj-q6a3w.com.tr/
sinemalar.com da bu belselle ilgili en çarpıcı yorum
Chaplin (Efsane) | 24 Aralık 2012, 10:17 Fahrenheit 9/11 (2004) Kapitalist sistemin en büyük savunucuları, kapitalist sistemden en çok zarar gören varoş kesimdir.. Belgeselin yönetmenliğini, senaryosunu ve anlatımını Michael Moore üstleniyor.. Filmin oyuncu kadrosunda Michael Moore, gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Belgesel-Politik-Savaş türlerini barındırıyor.. Filmin oyuncu kadrosunda Michael Moore, George W. Bush, Saddam Hussein, Osama bin Laden, Bill Clinton ve Stevie Wonder gibi bir çok ünlü isimleri görmeniz mümkün.. Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi, Benim Cici Silahım belgesellerinden sonra izlediğim üçüncü belgeseli Fahrenheit 9/11.. Belgesel türündeki yapmış olduğu filmlerle adından sıkça söz ettiren cesur anlatımıyla gerçekleri seyirciye ileten oscarlı Michael Moore, bu belgeselin de 11 Eylül saldırısından sonrasında Amerikanın eski başkanı George Bush, Irak savaş açmasının nedenleri izlediği dış politikayı mercek altına alıyor ve derine inerek bir inceleme yapıyor.. Yine öne sürdüğü belgeler ile tüm dünyanın ilgisini komedi kıvamında anlatımıyla bu belgesel ile de çekiyor diyebilirim.. Dünyada olup bitenlerden haberdar olmak isteyenler için bu çılgın belgeselcinin yapmış olduğu filmler izlenmeli diyorum.. Her zaman olduğu gibi Michael Moore hedefinde olan isim George W. Bush yine üzerine aşırı derece de fazla gitmiş herkes Amerikan başkanından çekinir korkar ama Moore, Bush hakkında çok farklı boyutlarda düşünüyor.. Böyle bir yapıma imza atmak kolay iş değil her ülkeye böyle bir adam şart.. Amerikanın 11 Eylül saldırısını gerekçe göstererek Irağa savaş açması masum binlerce insanın hayatına mal olmuştur.. Ayrıca Amerikalı askerlerin bir süre sonra biz neden buradayız sorusunu kafasında sorgulamaya başlamalarını orada görev yapmış askerlerden yani ilk ağızdan dinleyeceksiniz yani insanın belgeseli izledikten sonra kanı donuyor rahatsız edici sahneleriyle Moore yine her zaman olduğu gibi gerçeklerin peşinde ve gün yüzüne bana göre çıkardığını düşünmekteyim.. George W. Bush başkanlık seçimini kazanması bile olay bir diğer aday olan isim Al Gore seçim sonucuna göre başkanlığı kazanmış hatta televizyonda bile duyurulmasına rağmen bir anda Bush başkan ilan ediliyor.. (WAKE UP) Seçime hile katılmış olması muhtemel çünkü Afrika kökenli Amerikalıların oyları sayılmamıştır.. 11 Eylülden sonra yaşananları gözler önüne seren bir belgesel.. 9/11 Amerikanın polis imdat numarası tersine çevirince 11/9 bir bakıma 11 Eylül tarihi sanki mesaj olarak verilmiş.. Yani Amerikanın yardım çağrılarının arttığı gün yine üzerine daha fazla düşünülse neler çıkartabiliriz acaba neler neler (!) Filmin İmdb puanı: 7.5 benim güzümde daha fazlasını hak edenlerden.. Hu belgesel ile adaylık ve bir çok ödül kazanmıştır.. Bana belgeselleri sevdiren adam Michael Moore üstüne belgesel çeken adam tanımam.. Obama hakkında yeni bir belgesel çekmesini de bekleyenlerdenim.. Bu tarz politik konulu belgeselleri seviyorum Zeitgeist belgesel serisini de izlemenizi öneririm.. Michael Moore belgeseli elinize geçerse izlemekle kalmayın çevrenizdekilere de izletip gözlerini açmalarında yardımcı olun.. 11 AMERİKAN RÜYASINDA OLMANIZ İÇİN UYUYOR OLMANIZ GEREKİR.. (George Carlin)
onlinefilmsinema.com
İki videoda aynı istediğinizi seyredin
Her ülkeye lazım. Evet, her ülke sinemasına bir Michael Moore lazım. Belki de Amerikan tarihinde bir başkana ve hükümetine yapılmış en cesur eleştiri, en cesur yanıt ve kuşkusuz en iyi araştırma Fahrenheit 9/11.
11 Eylül'ün ilk olarak en çok Amerikan halkını etkilediği muhakkak. Her ne kadar bombalar Amerika'yı sarsmış olsa da 11 Eylülde bütün dünyanın yerinden sıçradığı da kesin. Tüm dünyada, sağolsun artık uydular var, herkesin birebir şahit olduğu bir dehşet günüydü 'İkiz Kulelerin Yıkılışı'. Tüm haber kaynakları, bütün televizyonlar dünyanın en ücra köşesine bile New York'ta yaşanan dehşeti yaşattı. Belki terörizmin en büyük darbesi değildi bu ama herkesin şahit olduğu yıkıcı bir cevaptı Amerikan hükümetine. O güne kadar az buçuk haber bültenlerinden, gazetelerden duyduğumuz, en fazla birkaç yüz kişinin ölümüyle sonuçlanan terör olaylarının zirvesiydi 11 Eylül, tabi batıdan bakıldığında. Dünyanın öbür yüzünde, ortadoğuda ise, terörün her gün en yakınınızın canını yaktığı bir ülkede yaşıyorsanız eğer, bambaşkaydı her şey. Tabi Moore'un esas yaptığı tüm bunları anlatmak değil, herhalde bu kadar geniş çaplı bir belgeseli yapabilmek de mümkün değil.
Michael Moore kendine özgü tarzıyla 11 Eylül sonrası Amerika'nın neler yaşadığına değiniyor. Bu olayın yol açtığı savaşın gerçek nedenlerine. Birebir hedefi de tabi ki koca bir devletin, nam-ı diğer dünyanın süper gücünün başında olan adam, George W. Bush. Önce dört yıl öncesine Bush'un zafer gecesine gidiyorsunuz. Başkanlık seçimleri bitmiş, oylar sayılıyor ve tüm televizyon kanalları ilan ediyor, yeni başkanımız Al Gore. Her nedense bir tek Fox televizyonunda haber farklı geçiyor ve Florida'nın kazanılmasıyla Bush başkan ilan ediliyor, ortalık bir anda karışıyor. O dönem Amerika'daki seçimleri takip etmişseniz hemen hatırlıyorsunuz, evet o gece tuhaf bir şeyler olmuştu. Bush sadece bir eyaletle, o da yüze yakın oy fazlasıyla başkan olmuş ve Amerika birbirine girmişti. Seçime hile karıştığı ilan edilmiş, Afrika kökenli Amerikalıların oy kullanılmasına engel olunduğu, seçim listelerinin değiştirildiği, kısaca Bush'un başkan olmaması gerektiği tartışılmıştı.
İşte Moore buradan başlıyor yeni Bush devrini anlatmaya. Amerikan kanunlarına göre Kongre'nin seçimlere itiraz edebilmesi için yazılı dilekçenin altında en az bir senatörün imzası olmalı, tabi ne oluyor, Bush'un senatörlerinden hiçbiri dilekçelerin altına imza atmayı kabul etmiyor ve hala şaibesini koruyan bir seçim sonrası Bush başkanlık koltuğuna oturuyor. Başkanlığın devralınacağı gün Washington tarihinin en büyük protestolarından birini yaşıyor ve ilk defa bir başkan klasik seremoniyi uygulayamadan apar topar Beyaz Saray'a kuruluyor. Ondan sonrası süt liman.
11 Eylüle kadar Bush mesaisinin yarısını tatil yaparak geçiriyor. Moore'un buraya kadar yaptığı esprili anlatım muhteşem. Bu adam dünyaya belgeselleri yeniden sevdiren adam olacak herhalde. 11 Eylül gününü fazla uzatmıyor Moore. Ne yıkım görüyorsunuz, ne kuleler ne de uçaklar. Üç beş insanın yüz ifadesi size günlerden ne olduğunu hatırlatmaya yetiyor. Aynı dehşeti bir daha yaşatmayan ve duygu sömürüsüne varmayan bu anlatım Fahrenheit'a yakışıyor. Ondan sonra neler mi oluyor? Hükümet bir an evvel asılacak adam arayışına giriyor ve Suudi Arabistan'ın en zengin ikinci ailesinden Bin Ladin'lerin veliahdı Usame uygun bulunuyor. Tabi bu arada herkesi garanti altına almak lazım, yarının ne getireceği belli olmaz, tüm uçuşların yasaklandığı Amerikan hava sahasından birkaç uçak yükseliyor ve Bush'un emriyle Amerika topraklarında yaşayan tüm Bin Ladinler ülke dışına çıkarılıyor, aman ne olur ne olmaz. Ya CIA falan bu adamları sorgulamaya başlarsa, kimin ne bildiği belli mi olur.
Amerika Afganistan'ı işgal ediyor, savaş aylar sürüyor, Afgan kadınları bir anda özgürleşiyor ama Usame'den haber yok. Bush bu konuyu da açıklıyor başkan olmanın getirdiği sorumlulukla, "Ben artık o adamı umursamıyorum". Çünkü yeni hedefleri var büyük başkanın; Irak ve Saddam Hüseyin. Usame yapacağını yapmış zaten, ne demiş atalar; ölmüşle olmuşun arkasından konuşulmaz, şimdi bu adamı yakalasak ne olacak ki? Biz artık geleceğe bakmalıyız, olmuşları unutup olabileceklerle ilgilenmeliyiz. Ortadoğu'da Saddam diye bir adam var, Irak'ta bilirsiniz. Petrolü bol diyorlar, eh benim de bir sürü petrol şirketiyle ortaklığım var, bir de savaş çıkarırsam, düşünsenize ortağı olduğum silah şirketlerini! Ve Moore'un dediği gibi, o güne kadar Amerika topraklarında tek bir terör eylemi gerçekleştirmemiş bağımsız bir ülkeye savaş açılıyor. Altında yatan sebepler mi? İşte Michael Moore tüm bunları çok çarpıcı belgelerle teker teker anlatıyor ve sonunda da biz bu adama bir kere güvendik, aynı hatayı bir daha yapmayalım diyor.
Moore'un ortaya koyduğu belgelerden hiçbirinden bahsetmek istemiyorum. Çünkü hem benim aklımda kalan yarım yamalak bilgiler kafa karıştıracak hem de bu denli iddialı bir çalışmaya hakaret olacak. Söylemek istediğim tek bir şey var; şu anda yanı başımızda hala devam eden işgal ve savaş sadece Amerika'nın ve Irak'ın derdi değil. Orada yaşanan kaostan, karşılıklı olarak kaybedilen canlardan da bahsetmek istemiyorum. Bugün Ortadoğuda dünya tarihine kara bir leke olarak geçecek bir suç işleniyor, bu günleri yaşayan herkesin tarihinde yer alacak bir suç. Moore'a tek bir noktada katılmıyorum, bu adama oy vermiş ya da vermemiş olsun, sadece Amerikan halkı kandırılmadı, hepimiz kandırıldık ve tüm dünya bu kurgu savaşın kayıplarını az ya da çok yaşıyor.
Son olarak, Oscar'da tek bir favorim var, Michael Moore ve Fahrenheit 9/11. Isısı düşündüğümden daha yüksek bir belgesel bu. Eğer Cannes Film Festivali'nde bulunmuş olsaydım bu belgeseli ayakta yirmi dakika alkışlayan seyircilere canı gönülden katılırdım. Sakın kaçırmayın. Dünya dönüşü olmayan bir süreçte, arka perdesini bilmek herkesin hakkı.
beyazperde.com
Fahrenheit 9/11
Yapım Yılı : 2004 Süre : 122 DK
Belgesel,Dram,Komedi,Savaş,Tarih, Oyuncular : Ben Affleck, Britney Spears, Michael Moore, Ricky Martin, George W. Bush, Konu : “Fahrenheit 9/11” Akademi ödüllü film yapımcısı Michael Moore’un, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde fırtınalar koparan ve koparmaya devam edecek gibi görünen çarpıcı ve sarsıcı yeni filmi.“Bowling for Columbine” filmiyle aldığı harika eleştiriler ve kazandığı büyük popüler başarıdan sonra, Moore, kendine özgü mizah tarzı ve ısrarcı tutumu ile Bush hükümetinin dış politikası hakkında korkusuz bir araştırmaya girişti. Ender görüntüleri, uzmanların ifadelerini ve kendisine özgü zor sorulara verilen cevapları birleştirerek avını gerçekleştirdi. Film bu günlerde Amerika’nın karşı karşıya olduğu en ateşli konuları ele alıyor. Michael Moore, 9/11’deki Suudi Arabistan bağlantısını görmezden gelip, Irak’la savaşa balıklama dalan George W.Bush ve yakın çevresine kuşkucu bir yaklaşımla yöneliyor.
xn--trkedublaj-q6a3w.com.tr/
sinemalar.com da bu belselle ilgili en çarpıcı yorum
Chaplin (Efsane) | 24 Aralık 2012, 10:17 Fahrenheit 9/11 (2004) Kapitalist sistemin en büyük savunucuları, kapitalist sistemden en çok zarar gören varoş kesimdir.. Belgeselin yönetmenliğini, senaryosunu ve anlatımını Michael Moore üstleniyor.. Filmin oyuncu kadrosunda Michael Moore, gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Belgesel-Politik-Savaş türlerini barındırıyor.. Filmin oyuncu kadrosunda Michael Moore, George W. Bush, Saddam Hussein, Osama bin Laden, Bill Clinton ve Stevie Wonder gibi bir çok ünlü isimleri görmeniz mümkün.. Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi, Benim Cici Silahım belgesellerinden sonra izlediğim üçüncü belgeseli Fahrenheit 9/11.. Belgesel türündeki yapmış olduğu filmlerle adından sıkça söz ettiren cesur anlatımıyla gerçekleri seyirciye ileten oscarlı Michael Moore, bu belgeselin de 11 Eylül saldırısından sonrasında Amerikanın eski başkanı George Bush, Irak savaş açmasının nedenleri izlediği dış politikayı mercek altına alıyor ve derine inerek bir inceleme yapıyor.. Yine öne sürdüğü belgeler ile tüm dünyanın ilgisini komedi kıvamında anlatımıyla bu belgesel ile de çekiyor diyebilirim.. Dünyada olup bitenlerden haberdar olmak isteyenler için bu çılgın belgeselcinin yapmış olduğu filmler izlenmeli diyorum.. Her zaman olduğu gibi Michael Moore hedefinde olan isim George W. Bush yine üzerine aşırı derece de fazla gitmiş herkes Amerikan başkanından çekinir korkar ama Moore, Bush hakkında çok farklı boyutlarda düşünüyor.. Böyle bir yapıma imza atmak kolay iş değil her ülkeye böyle bir adam şart.. Amerikanın 11 Eylül saldırısını gerekçe göstererek Irağa savaş açması masum binlerce insanın hayatına mal olmuştur.. Ayrıca Amerikalı askerlerin bir süre sonra biz neden buradayız sorusunu kafasında sorgulamaya başlamalarını orada görev yapmış askerlerden yani ilk ağızdan dinleyeceksiniz yani insanın belgeseli izledikten sonra kanı donuyor rahatsız edici sahneleriyle Moore yine her zaman olduğu gibi gerçeklerin peşinde ve gün yüzüne bana göre çıkardığını düşünmekteyim.. George W. Bush başkanlık seçimini kazanması bile olay bir diğer aday olan isim Al Gore seçim sonucuna göre başkanlığı kazanmış hatta televizyonda bile duyurulmasına rağmen bir anda Bush başkan ilan ediliyor.. (WAKE UP) Seçime hile katılmış olması muhtemel çünkü Afrika kökenli Amerikalıların oyları sayılmamıştır.. 11 Eylülden sonra yaşananları gözler önüne seren bir belgesel.. 9/11 Amerikanın polis imdat numarası tersine çevirince 11/9 bir bakıma 11 Eylül tarihi sanki mesaj olarak verilmiş.. Yani Amerikanın yardım çağrılarının arttığı gün yine üzerine daha fazla düşünülse neler çıkartabiliriz acaba neler neler (!) Filmin İmdb puanı: 7.5 benim güzümde daha fazlasını hak edenlerden.. Hu belgesel ile adaylık ve bir çok ödül kazanmıştır.. Bana belgeselleri sevdiren adam Michael Moore üstüne belgesel çeken adam tanımam.. Obama hakkında yeni bir belgesel çekmesini de bekleyenlerdenim.. Bu tarz politik konulu belgeselleri seviyorum Zeitgeist belgesel serisini de izlemenizi öneririm.. Michael Moore belgeseli elinize geçerse izlemekle kalmayın çevrenizdekilere de izletip gözlerini açmalarında yardımcı olun.. 11 AMERİKAN RÜYASINDA OLMANIZ İÇİN UYUYOR OLMANIZ GEREKİR.. (George Carlin)
onlinefilmsinema.com
Amerikalılar nasıl kandırıldı ?
Reviewed by Unknown
on
17:06
Rating:
Hiç yorum yok